Etrafımızı melekler, evrensel güçler sardı. Gündelik hayatımızı katlanılır, umut dolu, ışık dolu, sevgi dolu hale getirme çabalarıyla hepimiz bir yerlerinden dahil oluyoruz. Diğer yandan çoğumuz burçları daha iyi takip eder olduk. Hiçbirini yapmayanlarda bile maneviyatına yüklenen din - kültür ve ahlak bilgisi dersinin ebeveyn modeli paylaşımları çarpışıyor. Sosyal medyada hayvan ve bebek paylaşımlarından nasibini almayan var mı? Hiç dayanamadığımızda özelden yakınlarımıza mesaj atıyoruz. Tabii atlamayalım gönülleri kalmasın: candy crushçılar beri gelsin.
Derin bir nefes arıyorum ve bundan 10 yıl evvel hayatımda ne farklıydı diye düşünüyorum. Bu tamamen internetle alakalı değil bence. Tüm yükü sosyal medyaya atmak bizi bağımlılığını inkar etmeden içmeye devam eden bir alkolikten farklı kılmıyor.
Tüm bu olup bitenler bana sadece "sistem" kelimesini söyletiyor. Günlük hayatımızda çalışmaya ayırdığımız vakit ile kendimize - ailemize - uykumuza - sevgilimize - arkadaşımıza ayırdığımız vaktin yanında o kadar fazla ki sosyal medya ve güçlendirici yeni yüzyıl menaviyat buluşları olmadan buna katlanmak mümkün değil. Mutsuzluğu kamufle eden bu alanlar size kim olduğunuzu, kendinizi nasıl geliştireceğinizi, nasıl seveceğinizi öğretiyor ya...siz bu tempoda koşturmasanız bunları zaten uyguluyor olacaksınız. Zaten onlar da öyle demiyorlar mı: güç içinizde, içinize bakın. Yalan değil, ben inanıyorum. Çok mantıklı: on yıl önce yaşamaya ayırdığım vaktimin yarısı artık işime ait. Sizin de öyle. O zaman da çalışıyordum. Çoğumuz çalışıyorduk.
Neden yorulduk? Neden "beni insan ilişkileri yıprattı, her gün bir sürü insanla uğraşıyorummmm" diyoruz :)
Kazandığımızı nasıl harcayacağımız öğretildi. Ülkemizin içini - dışını gezmekten vazgeçtiğimiz gün insan tanımaktan da vazgeçtik. Bizim dışımızda gelişenlere bu kadar gözümüzü kapadıktan sonra içimizi görmek için çabalasak ne olur?!? Ha tamam zaten sosyal medyadan takip ediyoruz diyorsanız onu zaten Matrix'te anlattılar
Bilmem anlatabildim mi? (Hani gözünün gördüğü, bir de sana gösterilenler...diye ufak bir açıklama yapayım olur da ayırdına varamayanlar buraya kadar sabredip okumuştur...)
Gözümüzü açtık, şimdi yeniden toparlamaya çalışıyoruz..
Zamanı yavaşlatalım lütfen... lüüüütfeeennn!!
Ben Cuba'yı power point dosyalarından ya da elalemin fotoğraf sitelerinden görmek istemiyorum mesela. Gözümle görmek istiyorum! Yemeklerini yemek istiyorum. O boyası dökülmüş pas içindeki arabaların yanından geçerken nasıl koktuğunu merak ediyorum. Oradaki insanlar başını öne eğdiğinde ne anlar kolunu kaldırdığında ne demektir bilmek istiyorum. Benim zamanıma karşılık onun zamanı nasıl akıyor? Benim dünyam her gün evimin ön cephesinden doğan, arkadan batan güneşle aydınlanırken orada dünya ne yöne dönüyor?? Bi de onu görmek istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder